Çankaya Mutlu Son Masaj Salonu

Çankaya Mutlu Son

Parmaklan direksiyonda tıngırdıyordu. Kararsızdı. Ora­dan derhal çekip Ankara Çankaya Mutlu Son gitmek için neler vermezdi… ama kaçışı bir şey değiştirmeyecekti ki? Hatta bazı şeyleri geciktire­bilirdi bile! Neticede yasal olarak evliydi. Tilkinin dönüp dolaşacağı kürkçü dükkânıydı. Buradan kaçıp gitse bile, bu tilki zekâlı ailenin kızı nasılsa yine onu bulurdu bir halde!

Camlar buğu meydana getirmeye başlayınca, anahtarı yuvasına so­kup motoru çalıştırdı. Arabanın lüks ön paneli aydınlandı. Yol bilgisayarı günlerden Perşembe masör bulunduğunu ve hava ısı­sının da eksi beş derece olduğunu gösteriyordu. Hakkaten çok soğuktu fakat Erzurum’un bu bölgesinin daha da soğuk olduğu günleri biliyordu. Özellikle o kazanın olduğu gece, ısının eksi yirmi dereceyi gösterdiğini hiç unutmamıştı. O soğukta sokakta gezmek ne saçmalıktı!

Ankara Çankaya Mutlu Son

Gözleri karlı sokakta gezindi. Nikâhlarının kıyıldığı ev büyük köyün daha uç Çankaya Mutlu Son noktasında, iyi gelirli ailelerin bulun­duğu bir bölgedeydi. İki katlı ve kış için tasarlanmış, özel­liksiz bir binaydı. Kısa devam eden yaz mevsimini iyi değerlen­dirmek isterlermiş şeklinde bahçesi oldukça geniş tutulmuştu. Şimdi o masaj bahçedeki tek tük ağaç da çevredeki her yer şeklinde kar altındaydı. Görülebilen her yerde bir hafta önce yoğun bir halde yağmış karın etkisi vardı. Zaten başına tüm belayı da bu lanet olası kar açmıştı. Hâlbuki birkaç hafta öncesine kadar kar yağışını ne kadar da severdi! Beyaz ar­tık kendisi için saflık demek değildi. Tıpkı karısının giymiş olduğu gelinlik şeklinde!

Çankaya Mutlu Son

Bir hareket hissetti. Direksiyonda tıngırdıyan parmak­ları durdu. Gözünün ucuyla o yöne baktığı vakit, bahçe kapısı tarafında bir hareketlilik olduğunu gördü. En az on beş kişilik kalabalık bir grup bahçe kapısından dışarıya çık­mıştı. Aralarından iki hanımın birbirlerine sarıldıklarını fark etti. Birisi kendi karısı olmalıydı. Çevrelerindeki uğurlama­ya gelen kalabalık yüzünden masaj onu görmek zordu. Gelinliği çıkarmıştı. Eski, kırçıllı bir kaban vardı üzerinde. Başına masör kırmızı şal yahut atkı benzeri bir şey dolanmıştı. Dişlerini sıktı. Gözlerini sinirle kaçırdı.