Çankaya Mutlu Son Masaj

Çankaya Mutlu Son Masaj

Çankaya Mutlu Son Masaj

Çankaya Mutlu Son Batı uygarlığında terapötik masajın zamanı , Batı tıbbının antik Yunan’daki köklerine kadar uzanmaktadır. Bugün genellikle Batı tıbbının felsefesi ve yaklaşımı açısından bütünsel olmadığını düşünüyoruz, ancak bu her zaman bu ÅŸekilde deÄŸildi.

M.Ö. 5. Yüzyılda Yunanistan’da Batı tıbbının babası Hipokrat ÅŸu ÅŸekilde demiÅŸti: “Bir hekimin pek oldukca konuda tecrübeli olması icap eder fakat elbet ovma mevzusunda da tecrübeli olması icap eder.” Masajın – temiz hava, iyi yiyecek, banyo, müzik, dinlenme ve dost ziyaretlerinin yanı sıra – hastalıkların tedavisinde anahtar bulunduÄŸunu söylemiÅŸ oldu.

Aesculapius ek olarak ÅŸifalı bitkiler, diyet, rahatlama ve hidroterapi ile birlikte masajı da teÅŸvik etti. Aesculapius, Yunanistan’da Batı tıbbının geliÅŸiminde oldukça önemli olan, MÖ 5. Yüzyıldan kalma bir baÅŸka ÅŸifacıydı.

Adını bilmiyor olabilirsiniz, ancak Aesculapius’un sembolüne aÅŸina olmanız kaçınılmazdır: çaÄŸdaÅŸ Batı tıbbının sembolü olan bir asanın etrafına dolanmış iki yılan. Bu görüntü, bir yılan olarak görselleÅŸtirilen, meditasyon ve yogik pratiklerle vücutta yukarı doÄŸru yükselen, omurganın tabanında sarmallanan enerji olan kundalini’nin kadim yogik anlayışıyla ilgilidir. Vücudun bir spiral veya çift spiral ile birbirine baÄŸlanan yedi çakrasının resmini gördüyseniz, modern Batı tıbbının asasını evvelde ÅŸekillendiren diyagramı görmüşsünüzdür.

Masajın Tarihi
İsveçli Henrik Ling (1776-1839), çaÄŸdaÅŸ Batı masajının babası olarak kabul edilir. Ling, “Vücudun organlarını mekanik bir kütlenin cansız formları olarak deÄŸil, ruhun canlı, etken araçları olarak düşünmeliyiz” dedi. Ancak Sanayi Devrimi’nin en parlak döneminde konuÅŸuyordu, dolayısıyla bunu söyleyerek doÄŸrudan ana akıma karşı çıkıyordu. O sıralarda insanlar, lokomotif treni ve üretim ekipmanı ÅŸeklinde motorla çalışan makinelerin inanılmaz gücünü ve fazlaca yönlülüğünü keÅŸfediyorlardı.

İnsan vücudunu, kömür yerine yiyecekle çalışan mucizevi derecede karmaşık bir makine olarak görmek o zamanlar büyük bir ilerleme benzer biçimde görünüyordu. Ancak bu ÅŸekilde bir düşünce, Batı düşüncesinde Hipokrat ve Aesculapius’un günlerinden kısa bir müddet sonra geliÅŸmeye baÅŸlayan ruh bir yana, zihin ve gövde arasında algılanan uçurumu daha da geniÅŸletti.